18 Eylül 2015 Cuma

Tardis Mavisi


  Sizlere biraz bu evrenin hatta bütün evrenlerin en eski hikayesinden bahsedeceğim. Evrenler oluşmaya başladığından beri her türlü felakette yardım için orada olan bir adam vardı. Yüzü ve yaşı zaman zaman farklıydı ama adı ve küçük mavi kutusu hep aynıydı. Hiçbir zaman bize yardım etmekten ve bizi kurtarmaktan vazgeçmedi. O hep bizimleydi. Bütün kainatın Doktor'uydu.




  Gittiği yere umut taşıyan, hatta geldiği yere umudun şarkısını söyleyen mavinin en güzel tonunda bir kutusu vardı. "Tardis Mavisi" Eski bir şey, yeni bir şey, ödünç alınmış, bir şey ve mavi bir şey. Kutunun içine bir kez adımını atan asla çıkmak istemezdi içinden. Ve bu hikayeyi bilen herkes hayatında bir defa "It's bigger on the inside!" demek isterdi mutlaka.







   Biz Doktor'un hiç yalnız kaldığını görmedik. Arkadaş edinmeyi hep çok severdi, bu yüzden olacaktır ki nereye ve ne zamana giderse gitsin hep onu tanıyan ve bilen ona her türlü fedakarlığı yapabilecek birileri vardı. Arkadaşları da kendisi gibi hep farklı bir görünüşe sahip olurdu, bazen erkek bazen kadın, bazen bir uzaylı, bazen ölümsüz bir kaptan hatta kimi zaman robotlar bile ona arkadaşlık yapardı. Onlara yoldaş, yol arkadaşı, yardımcı hatta bazen bakıcı dendi.


   
   Ama onun hayatındaki önemli kişiler bunlarla sınırlı değildi. Bunların hepsi olan ama aslında hiçbiri olmayan biri vardı onun hayatında. Doktor'un karısı. Her ne kadar zaman çizgileri ters olsa da biz en çok beraberken sevdik onları. Bir kadın en çok River Song kadar güçlü olabilirdi. Kocasını aradığında telefonu açmayınca tarihteki en eski yamaca onun için bir mesaj bırakan bir kadındı. Kimseye benzemezdi ve yıllar içerisinde çok farklı şekillerde anıldı. Önce Melody Pond'du. Ama ona sonra River Song dendi. Doktor'un karısı dendi. Doktor'u öldüren kadın dendi. Fakat aslında o doktoru hiçbirimizin sevemeyeceği kadar çok sevdi.




   Biz de Doktor'u seven Doktor'un da sevdiği insanları çok sevdik ama bu hikayenin herkesi büyüleyen bambaşka bir yanı daha vardı. Hikayenin içindeki herhangi birini sevmemek mümkün değildi. Master'dan Daleklere kadar en kötülerini bile en iyilerini sevdiğimiz kadar sevdik biz. Çünkü bu yazılmış en güzel hikayeydi ve onları sevmemek bu hikayenin muazzamlığına yapılmış büyük bir hakaret olurdu.

     


   Kalbimizin içinde büyük bir yeri olan işte bu hikaye hepimizin kocaman hasretini dindirmek için yarın kaldığı yerden devam ediyor. Umarız bu en eski hikaye hiç bitmeyecek bir hikaye olur.










                      

16 Eylül 2015 Çarşamba

Fight Club Hakkında



Fight Club... İlk konumuz tabi ki blogumuzun ana temasını ele geçiren Fight Club hakkında olmalıydı.
Fight Club, kimine göre sadece güzel bir film kimine göre de ilginin abartıldığı basit bir film.Lakin bizce Fight Club bir yaşam tarzıdır. Bu cümle size klişe gelebilir elbette ki fakat Fight Club yaşamın içinden bir film.
Hani ilk yazımızda "Her insan aslında iki insandır" demiştik. Film tam olarak bunu anlatıyor. Olmak istediğimiz ama olmaktan korktuğumuz bir kişilik, bizim içimizdeki varlığını kabul etmediğimiz diğer yarımız.
Film, çok iyi bir işi, tekdüze yaşamı, kronik uykusuzluk sorunuyla karşı karşıya kalan tüketici çılgını bir anlatıcı etrafında dönen, benliği bulma serüveni üzerine kurulmuştur. Doktor tavsiyesiyle gidilen kanserli hasta terapilerinde karşılaşılan tümör (MARLA). Filmin en etkileyici sahnelerinden biri de Marla'nın sigara içtiği sahnelerdir. Çoğu insanın profil fotoğraflarını ve duvar kağıtlarını süslemeyi hak kazanan bir güzelliğe sahiptir.


Anlatıcı, evinin yanmasıyla bambaşka bir hayata kapılarını açar. Tabi bunun öncesinde tanıştığı sabun satıcısı Tyler ' la birlikte. Fight Club'ın ilk açılışı birkaç biranın ardından park yerinde yapılan kışkırtmayla başlamıştır. Sonrasında gelen ilgi, insanların üye olma çılgınlıkları popülerliğini her geçen gün artırmasına yol açmıştır. Her şehirde her bodrum katında başlayan dövüşler...
İşler iyice çığırından çıkınca ve Tyler tarafından terk edildikten sonra kendiyle baş başa kalan anlatıcı için günler hiç iyi geçmez. Ama mesele şudur ki aslında Tyler içindedir.
Filmde bazı sübliminal mesajlar verilmektedir. Örneğin izleyicinin olayları anlamasına yardım etmek için 21. dakikadan sonra Tyler net bir şekilde belirir. Çünkü anlatıcı artık derin bir şizofreni hastasıdır. Ve ilginç bir olay daha filmde hemen hemen her sahnede Starbucks bardağı yer almaktadır. Sanırım David bir kahve tiryakisi :')


14 Eylül 2015 Pazartesi

Kırmızı Başlıklı Yayın

   Bu yazı ikisi mezun biri üniversiteli üç insanın uzun zamandır kurduğu bir hayalin ilk adımı. O yüzden uzun uzun konuşup ne yazılır, nasıl başlanır ki diye düşündükten sonra biz bu olaya nasıl giriş yaptıysak sizin de öyle bir giriş yapmanızı istediğimiz için bunları anlatmaya karar verdik. Çaresizlikten yardıma ihtiyaç duyunca yardım eli uzatıp tanışan, aynı durakta hiç tanımadığı bir insanla birbirinden habersiz aynı insanı bekleyen, yine başka kimi kimsesi olmadığı için aynı sırayı beraber paylaşan insanlardık. Yanlışlıkla mı oldu yoksa birbirimizde hep kendimizden bir parça bulduğumuz için mi oldu bilmiyoruz ama her insanın hayatında kolay elde edemeyeceği arkadaşlıklar kurduk. Eh tabi insanın hep kendinden bir parça bulduğu insanlarla aynı hayali kurması da büyük bir tesadüf değil. O yüzden biz de hep bu hayali kurduk sanırım ve hep aklımızda olan şeyleri yazılara dökmek istedik. Ayrı ayrı kendimize özel ilgi alanlarımızı ya da hepimizin ortak çılgınlar gibi sevdiği saçma sapan şeyleri yazıya döküp görselleştirebileceğimize sizin de bunları okuyup seveceğinize inandık. Ne kadarı gerçekleşir ne kadarı gerçekleşmez hiç bilemiyoruz ama "Başlamak başarmanın yarısıdır." Bizim için de bir ilk olan bu serüvenimizde kah güleceğiz kah ağlayacağız belki. Hem her insan iki insandır aslında, herkesten sakladığı kimseye gösteremediği gizli birkaç özellikleri daha vardır herkesin içinde. Biz burada gizlediğimiz güzel hisleri açığa çıkarabileceğiz. Umuyoruz ki siz de içinizdeki gizli güzel insandan parçalar bulabilirsiniz. Jack'in favori bloğuna hoş geldiniz :')